Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Diyarbakır Çayönü Tepesi’nde Kadınların Elinden Çıkan 12 Bin Yıllık Arkeolojik Bulgular

Diyarbakır Çayönü Tepesi’nde kadınların elinden çıkan 12 bin yıllık arkeolojik bulgular şaşırtıcı ve büyüleyici tarih yolculuğuna davet ediyor. Keşfe hazır olun!

Diyarbakır Çayönü Tepesi'nde kadınların elinden çıkan 12 bin yıllık arkeolojik

İnsanlık Tarihine Işık Tutan Çayönü Tepesi’nde Kadınların Emeğiyle Ortaya Çıkan 12 Bin Yıllık Bulgular

Güneydoğu Anadolu’nun kalbinde, Diyarbakır’ın Ergani ilçesindeki Çayönü Tepesi arkeoloji dünyasını büyüleyen bir hazineye sahip. Yaklaşık 12 bin yıl öncesine uzanan bu yerleşim alanında, günümüzde devam eden kazı çalışmalarında ortaya çıkan bulgular, kadın işçilerin maharetli ellerinden çıkıyor. İşte bu tarihî mekânda kadınların emekleri, binlerce yıl öncesine ait yaşam izlerini gün yüzüne çıkarıyor.

İnsanlık Tarihine Işık Tutan Çayönü Tepesi’nde Kadınların Emeğiyle Ortaya Çıkan 12 Bin Yıllık Bulgular

Çayönü Tepesi: İnsanlık Tarihinin Dönüm Noktası

Çayönü Tepesi: İnsanlık Tarihinin Dönüm Noktası

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Diyarbakır’ın Ergani ilçesine sadece 7 kilometre uzaklıktaki Çayönü Tepesi, insanlık tarihinin en büyük dönüm noktalarından biri olarak kabul ediliyor. İlk Neolitik dönemden itibaren yaklaşık 12 bin yıl önce kurulan bu yerleşim yeri, sadece Anadolu değil, Yakındoğu ve Levant coğrafyasının da kültür hazinesine katkı sağlayan önemli bir merkez. Bu alan, ilk defa yerleşik hayata geçişin ve toplumsal yapının şekillendiği bir dönemi temsil ediyor.

Çayönü Tepesi: İnsanlık Tarihinin Dönüm Noktası

Kazı Çalışmalarının Tarihçesi ve Güncel Durumu

Kazı Çalışmalarının Tarihçesi ve Güncel Durumu

İlk kazılar 1964 yılında, İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü’nden Prof. Dr. Halet Çambel ve Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert John Braidwood’un ortak girişimiyle başladı. Zaman içinde kazı başkanlığı farklı isimlere devredildi; 1987-1992 yılları arasında Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, son olarak da 2015-2023 yılları arasında Prof. Dr. Aslı Erim-Özdoğan kazı çalışmalarını yönetti. Günümüzde ise Çayönü Tepesi Kazı ve Araştırma Projesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Müzecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Sarıaltun’un önderliğinde devam ediyor.

Kazı Çalışmalarının Tarihçesi ve Güncel Durumu

Kadınlar ve Bilim İnsanlarının Katkılarıyla Yeniden Canlanan Geçmiş

Kadınlar ve Bilim İnsanlarının Katkılarıyla Yeniden Canlanan Geçmiş

Son iki yıldır kazılarda aktif rol alan kadınlar, sadece kazı alanında değil, aynı zamanda araştırmaların bilimsel sürecinde de önemli bir yer tutuyor. 37 işçiden 32’si kadın tarım işçisi ve bu sayı, işle ilgili detaylarda uzmanlaşmaya başladıkça artıyor. Ayrıca, kazı ekibinin %60’ını kadınlar oluşturuyor. Bu durum, bölgedeki kadınların yerel kalkınmaya ve kültürel mirasın korunmasına olan katkılarını gösteriyor.

Kadınlar ve Bilim İnsanlarının Katkılarıyla Yeniden Canlanan Geçmiş

Sarıaltun’dan Kadınlara ve Topluma Mesajlar

Sarıaltun’dan Kadınlara ve Topluma Mesajlar

Doç. Dr. Savaş Sarıaltun, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Çayönü Tepesi’nin dünya çapında tanınan bir neolitik yerleşim olduğunu ve kazıların 1964’te başladığını belirtti. “Burada, MÖ 10 binlerden MÖ 6 binlere kadar kesintisiz bir yerleşim gösteriliyor. Bu durum, bize bölgenin tarih boyunca insanların yaşam alanı olduğunu gösteriyor. Son iki yıldır ağırlıklı olarak bölgede bulunan kadınlarla çalışıyoruz. Bu durum, yerel istihdamı artırmak ve kadınların kültürel mirasın korunmasına katkılarını görmek açısından büyük bir önem taşıyor,” dedi.

Sarıaltun’dan Kadınlara ve Topluma Mesajlar

Kadınların Kazı Sürecine Katkısı ve Eğitim

Kadınların Kazı Sürecine Katkısı ve Eğitim

Sarıaltun, kadınların kazı sırasında gösterdikleri özen ve disiplinin yanı sıra, kazı çalışmalarında artan deneyimleriyle arkeolojik verilerin detaylı analizinde de önemli rol oynadıklarını vurguladı. “Kadınlar, evde pirinçten taş ayıklarken şimdi topraktan çıkan buluntuları ayıklıyorlar. Bu süreç, onların arkeolojiye olan ilgisini ve yeteneklerini artırıyor,” diye ekledi. Ayrıca, kadınlara kazı sırasında ve sonrasında temel arkeolojik bilgiler ve kazı teknikleri anlatılarak, onların da bu kültürel mirasın korunmasında aktif rol almaları sağlanıyor.

Toplum ve Kadınlara Olan Vefa Borcu

Toplum ve Kadınlara Olan Vefa Borcu

Sarıaltun, 25 yıldır bu alanda çalışan biri olarak, kazı sırasında kadınlardan birinin “Neden müzeye götürmüyorsunuz?” sorusunu duyduğunu anlatıyor. “Bu söz, bizim toplumumuzda kadınların değerine ve kazı sürecine katılımına yeni bir anlam katıyor. Çayönü’nde en yaşlı kadın 64 yaşında, ve onun gibi birçok kadın, bu kazıların ve kültürel mirasın önemli bir parçası. Ayrıca, kazıları başlatan ve bu alanda öncü olan Prof. Halet Çambel de bir kadın. Bu nedenle, kadınlara ve onların emeğine olan vefa borcumuzun büyük olduğunu düşünüyorum,” ifadelerini kullanıyor.

İşçiler ve Aile Bağlarıyla Dolu Bir Hikaye

İşçiler ve Aile Bağlarıyla Dolu Bir Hikaye

51 yaşındaki Suna Pala, geleneksel tarımdan kazı alanına geçiş yapmış bir kadın. “Eskiden tarlada çalışırdım, şimdi ise tarihi eserleri buluyoruz. Hocamıza gösteriyoruz ve o da müzeye götürüyor. Ne çıkabilir diye merakla bekliyoruz. Kemikler, dişler, boncuklar, taş baltalar… Tarih elimize geliyor,” diyerek kazı tutkusunu anlatıyor. Aynı zamanda, keriman Türk de çocukluğundan beri bu alanda çalıştığını, küçük yaşta ailesinin destekleriyle kazı alanında yer aldığını belirtiyor: “Boncuklar, çömlek parçaları ve eski taşlar buluyoruz. Her buluntu, bizim mutluluğumuz oluyor. Buralıyım, 30-40 yıl önce ağabeylerim burada çalışıyordu, ben de onların izinden gidiyorum.”

Sonuç ve Gelecek Vizyonu

Sonuç ve Gelecek Vizyonu

Çayönü Tepesi’nde kadınların emekleri, sadece kazı alanında değil, aynı zamanda kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılmasında da büyük bir öneme sahip. Bu çalışmalar, kadınların gücünü ve bilgi birikimini ortaya çıkarırken, toplumda da kadınların değerini artırıyor. Gelecekte, bu mirasın korunması ve daha geniş kitlelere ulaştırılması amacıyla yeni projeler ve eğitim programları planlanıyor.